Bazı olaylar
başınızı ardınıza çevirmeye fırsat vermeden gerçekleşir. Saatine bakmak için
telefonunu kırk beş derecelik açıyla kendine doğrultup sol yanındaki tuşa
basmaya yeltenmesiyle patlak veren olayla farkına varmıştı bu durumun. Sıradan bir
Salı akşamı sırtını pencereye vermiş notlarını karıştırmayı kesip telefondan saate
bakmaya yöneldiği sırada sert bir gök gürültüsüyle irkildi. İki nokta dört
rakam görmek için eline aldığı telefonunda gürültü eşliğinde uçağın beyaz,
turuncu ve kırmızı renklerle boğuşmasına tanık olmuştu. Müthiş bir patlama! Ve
uçak parçalarının renklerle giriştiği o muazzam cümbüş. Arkasına dönmeye
cesaret edemedi. Dakikalarca bakakaldı ekrana, ekranın solundaki bütün olaya
ışık tutacak ve saati gösterecek aydınlatma tuşuna basmadı. Olay ülke gündemine
bir anda oturmuştu da olaya tanık olma şeklini hiç kimseye inandıramamıştı. Kendi
de inanmadı sonra.
Bazı
olaylar başınızı ardınıza çevirmeye fırsat vermeden gerçekleşir. İlk kez metro camına
60 derecelik açıyla baktığı sırada aşık olmuştu. Bir çift ateşten gözün
simetrik karşıt cepheden 60 derecelik açıyla saliselik bakışına çarpmıştı
gözleri. İki saniyelik aranın ardından tekrar göz göze geldiler. Hiç ayırmadı
gözlerini camdan. 30 derecelik açıyla kafasını çevirip aslına bakmaya da
yeltenmedi hiç. Tam 9 saniye! Metronun hızlanıp zamanın yavaşladığı, ayın
doğmakta tembel davranıp mesaiye geç kaldığı bir anda ne kadar büyük bir zaman
dilimi! Einstein yattığı yerden tebessüm edip ilk aşkın şerefine kadeh
kaldırıyordu. 9 saniyenin ardından o çift göz, sahip olduğu bedeni dünyanın en
çirkin sesine sahip o kadının ikazıyla metronun dışına taşıdı. ‘’Beşevler’’. Ayırmadı
gözlerini camdan, bir saniye kırpmadı gözlerini. Kafasını çevirip peşinden
gitmeye dahi tenezzül etmedi. Öylece kalakaldı uzunca müddet. Taa ki o çirkin
sesin uyarısına kulak kabartana dek, ‘’Son istasyon, dikimevi!’’
Bazı
olaylar başınızı ardınıza çevirmeye fırsat vermeden gerçekleşir. Sakal tıraşı olduğu
esnada ‘’Artık katlanamıyorum! Bitti!’’ nidalarıyla açılmıştı birden kapı. Ardındaki
kapıyı görebilmek için yanlamasına 75 derecelik açıyla baktığında görmüştü
hayatını emanet etmeye hazırlandığı kadının fırlattığı yüzüğü. Yüzüğün aynaya
çarpıp giderden yuvarlanmaya başlamasıyla hayatının kadınının sokak kapısından
kaybolması arası 7.2 saniye. Olayın beyninde yarattığı depremin şiddetiyle aynı
rakamlara tekabül ediyor. Tıraş köpüğü beton kesilmişti. ‘’Gillete Mach 3 Turbo’’
tıraş bıçağı reklamların aksine sakal üstünde dans eder gibi kaymıyordu. Aynı zaman
diliminde kadının gidişiyle geçen sürenin o görüntünün aynadan kaybolma zamanıyla
arasındaki tezat karşısında Einstein’ın kemikleri sızlıyor, merhum kişi olaya
daha fazla müdahil olmak istemiyordu. Ayırmadı gözlerini aynadan. Dakikalarca bakakaldı.
Kapının çarpmasından 0.22 saniye önce kadının sırtı ve saçlarının oluşturduğu
görüntü toz halinde aynada kalakaldı. Ve hareketsiz bir şekilde dakikalarca
aynaya bakmaktan bir an olsun sıkılmadı. Zamanın durmadığına kimse
inandıramazdı o an, sakalında köpükle harmanlanmış kırmızı damlacıkların lavabo
giderine yaptığı yolculuk olmasa.
Bazı olaylar başınızı ardınıza çevirmenize fırsat verilse de gerçekleşir. Küçük bir azınlığa mensup bir dinozor olarak 98 yaşına varmayı başarmıştı. Çevresinde kime ‘’Allah uzun ömür versin’’ dediyse yaratanı o gencecik bedenden alıp bu lanetli insana vermeyi uygun görmüştü. Azrail, bütün vücudu cüzzamlı bir gurubete dönmüş bu lanetli ihtiyarı bir türlü ciddiye almıyor, çevresindeki bütün sevdiklerini gözleri önünde birer birer ellerinden koparıyordu. Ölümlerin her birine esef içinde tek tek şahit oldu. Türlü hastalık ve ecellerle ölen sevdiklerinin gözlerini o kapıyor, başında duasını o ediyor ve ilk toprağı gözyaşları içinde ilk o atıyordu. Çevresinde ses çıkaracak tek bir canlı kalmadığından her gün 98 senenin keskin hatıralarını katarakt olmuş o gözlerle tekrar ve tekrar önünde canlandırıyor ve anılarını kesintisiz yaşamak için hala 62 sene önce yüzük çarpan o aynayı kullanıyordu. Hayatına yön veren bütün olaylara cam ya da aynadaki yansımalarla şahit oldu. Türlü haber çığırtkanlığı yapan televizyonlar gibi. Ölümler dışında bütün dönemeçleri... Bazı olaylar başınızı ardınıza çevirmeye fırsat vermeden gerçekleşir. En çok gözlerine şaşırdı şu hayatta. Gözleriyle görüp gözleriyle inanamadı olup bitene. İyice bak derdi hep, gözün görüyorsa inanmasan da doğrudur, gözün gördüğü kulağın duyduğundan kesindir. Diğer duyuların aksine algıları daima gözler yönetir. Ve talihsizlik bukalemunların aksine insanların iki gözü de dünyayı aynı açılardan gözetir…