Zaman
içinde oluşan hengamede, koşuşturmada ve olaylar dizisinde fark edemiyor insan
olanları ve olacakları. Kafasında kısmen kurduğu hesaplar tutmuştu çocuğun.
Görebildiği yere kadar… Peki ya sonra? Sonra şansı yaver gidip iş güç hanım
çocuk hesaplarını erkenden vermeye girişebilenlerin meşguliyeti devam ederken
22’sinden sonrası çıkmaza girmiş boş zaman edinebilenler düşünmeye başladı.
Yapacak şeyi kalmayan insanların sevdiği meşgaledir düşünmek. Herhangi bir
ücret gerektirmez ve zaman tüketmek için güzel bir uğraştır. Düşüncelerimin
bazı noktalara odaklanması bu zamandan sonra başladı. Okulu işini gücünü
bitirip geldikleri yerlere dönen insanlar arasında fark ettim dönecek yerimin
olmadığını. Başımızdan eksik olmasın baba ocağı var elbet. Büyüttüğün ağaç
çıktığı saksıya yetmiyor fakat. Yaşam tarzın evin atmosferinden koşar adım
uzaklaşmış. Mahalle eşin dostun çocukluğunun paydaşları bambaşka birer insan,
birer yabancı. ‘’Nereye gidecektim lan ben?’’ karmaşasında arkanı dönüyorsun
son geçici düzenin de bozulmuş. Birçok evin var çevrede, hangi kapıyı çalsan
geri çevirmezler sığınmalık. Ama ne yaparsan yap ‘’işte bu lan benim evim’’
diyemiyorsun. Bu noktada başlıyor bütün karmaşa. Sonradan fark ediyorsun
kendine özel bir yerinin olmadığını. Bir oda, bir yatak, çekilebileceğin bir
kabuk olmadığını. Kabuğunu kaybetmiş kaplumbağa telaşında ve hantallığında
düşüncelere dalarak başlar kabuğunu bulma macerası. Ağır aksak ilerler yol
artık. Her bir gölge ‘’bu muydu lan kabuk dedikleri?’’ hissi uyandırırken
düşüncelerin içselleşmesi ve bu durumun sürekli hal almasının acı bir sonu var
tabii. Düşünürken yol alanlar gittiği yollara pek dikkat etmez -yolu
düşünmüyorlarsa tabii-. Ve ardından gelen yalnızlık var. İç hesaplaşmayla
meşgulken dış ilişkiler göz ardı edilir. Tabii teknoloji çağındayız eşrafta
jargon da hızlı değişir. Aynı şeye güldüğün insanlar iç meşguliyetle farklı
şeylere güler olmuşlardır. Artık kabuğunu kaybeden kaplumbağa kabuğunu
düşünürken kabuğunu kaybeden diğer kaplumbağaları da kaybetmiştir. Bu kaos yeni
meşguliyetler bulana dek devam edecektir. Hiçbir zaman kabuğunu bulamayacak
bahsettiğim türdeki canlılar. Yalnızca türlü uğraşlarla kaybettiklerini
unutacak. Pişman mıyım olanlardan tabii ki hayır. Yaşlanıp elden avuçtan
düşünce düşünülenlerin hesabını peşinen ödüyorum. Kastettiğim savaş, yalnızlık
ve kendini bulmak üzerine. Savaşın tek güzelliğidir yeniden daha organize
yapılanma zorunluluğu.
Kaybedilenler ve ayak uydurulamayanlar insanın
kendi içine yolculuğu zorunlu kılar. İçe yolculukla yalnızlaşır insan ve
yalnızlaştıkça içine yol alır. Paradigma halini alan bu yolculukta yol daima
tek kişiliktir.
-Kabuğunuz
sırtınızda mı? İyi düşünün!-
-26 Kasım 2014-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder