18 Aralık 2014 Perşembe

KİM?


Ne zaman yetersiz geldi yeryüzü? Nasıl düştü insanoğlu birbirine? İlk nerede diş biledi insan insana? İlk kimi ikna etti akıllı mahluk başka bir beden üstünde planlar kurmaya? Nasıl ikna oldu daha az akıllı olan diğeri? Şeytan mı çeldi iki ayaklı hayvanın aklını? Sürüngen olmayan biriciğe mi kandı cehennem bekçisi? Görsel olmasa da var mıydı bir ağırlığı evrende şeytanın? Zihinde uçan kötülüklere konulan genel bir ad mıydı yoksa? Bir benim mi aklıma geliyor bu düşünceler? Yegane olan ben değilsem neden değişmiyor bazı şeyler?
Kim götürdü? Nasıl götürdü? Götüremediyse nereye sakladı kazandıklarını? Yeteceğini düşünüp huzurlu yaşamak uğruna hala kenara çekilmedi mi patron? Ülkeyi ölesiye yönetince razı oldu mu merhumdan bedeni? En son kim mutluluğu esas aldı peki? Kimdi o yaşamak için para kazanan şanslı son insan? Ne zaman sıyırmıştı en son bu koca at yarışı pistinden duyguların seni? Kime gülü vermiştin en son karşılıksız? Hangi yılda başlamıştın bütün insanların kötü olduğunu düşünmeye? Yeter mi dedi birisi? Yetmez ama evet diyip rutine koşturan kimdi?
Kim gezip görmek isteyecek her şeyden uzak ücra mekanları? Kim sevecek sanatı siyasete rağmen? Bunlar böyle benden bağımsız yaşasın diyerek kim soyutlayacak kendini bu cehennemden? Kim bir çocuğun gözlerine bakıp seni anlıyorum diyebilecek artık? Kim hissettirecek çocuğa anlaşıldığını? Bütün dünyayı bir kenara bırakıp, varını yoğunu kim koyacak ortaya, tozlarını dökmeden sevebilmek için kelebeğin kanatlarını? Gözlerinde cenneti görebilmek için, kim fısıldayacak kadının kulağına Nazım’ın mısralarını… 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder