Geleneklerimizden ve söylemlerimizden
kurtulmak kolay olmuyor; iyisiyle kötüsüyle…
-
‘’Adam
çalıyor ama çalışıyor da kardeşim.’’
-
‘’Ben
kır attan başkasına vermem.’’
-
‘’O
sağcı, bu solcu, şu yolcu, şu komünist, bu liboş. ’’
-
‘’Belediye’de
partiye değil adama göre oy veririm usta!’’
Malum önümüz yerel seçimler, birçok
aday icazet alıp göreve başlamak için oylarınızı bekliyor. Kötü demiyorum
hepsi, mutlak var içinde iyileri de var. Hatta birçoğu belki ahlaksız teklifle
henüz karşılaşmadığından, belki emdiği sütün temizliğinden geçmiş sicili temiz
olacak. Yarışa ilk defa katılanlar belediyecilik adına güzel işler yapacağına
yürekten inanıyor.
‘’Herkes çaldı, ben çalmayacağım.
Halka hizmet Hakk’a hizmettir!’’
Kiminin yüreğinden kiminin dilinden
dökülecek bu cümleler. Herkes haklı neticede beşeri hayatta ne kadar alt
basamaklardan başlarsan o kadar temizsindir –bebek- gibi ve büyüdükçe
kirleniyorsun; fizik, ruh ve statü olarak…
Mesele insanların itibar ve statü
kazandığında yüz değiştirmesi de değil. Kimse yalancı durumuna da düşmüyor
makama kavuşunca ya da yalan söylüyor da demiyorum. Anlamak istememekte ısrar
ettiğimiz bir nokta var. Küçük-orta-büyük kadrolaşma…
Yani her bir birey olarak çuvaldızı
kendimize batırmamız gerek. Komşumuz aday olsa da seçilse gözlerimiz parlar
hani. Kimimiz evin önündeki asfaltı düzelttirmekle yetinir, kimi imtiyaz ister
belediyecilikte kimi belediyede oğluna iş. Aile sohbetinde konuşulsa köpürür
gider aile bireyleri ama söylenmesi de gerekiyor. Üzülerek söylüyorum ki masum
gözükse de
-tabii normal prosedürü uygulayıp,
yakını olan başkandan rica etme lüzumu görmeyen erdemli azınlığı hesaba
katmıyorum- bir aile yakınına iş yaptırmak da yolsuzluğa giriyor ve bu bizim
köklü geleneğimiz. Kadrolaşıyorlar diye bağırıyoruz aile salonlarında, yedi
yedi bitirdiler diyoruz. Küçük bir tırtık almayı masumane görüp yüklenmeye
devam ediyoruz. Başkanlara ricalar edip iş hallettiriyoruz, başkan kıramadıkça
işler büyüyor, işler büyüdükçe para giriyor işe. Sonra bu da çok bozdu diyoruz.
Yani pastanın kremasından bir parmak araklamak koymuyor da iş dilime dökülünce
kıyamet kopuyor. Belediyenin talepleri ciddiye almaması, geç yapması ya da
yanlış yapması doğru mu? Tabii ki değil; hırsızın hiç mi suçu yok? Tabii ki
var. Ama suçun büyüğü Nazım’ın da dediği gibi yine senin canım kardeşim. Çuvaldızı
hak eden
-suçu damla damla damara işleyen biri
olarak- yine sensin ne yazık ki...
Yoksa oy verip seçeceğin kişinin
zerre kadar önemi ve zararı yok. Hepsi işini yine yapacaktır. Neticede herkes
yürüdüğü yollar düzgün, temiz olsun ister. Mesele yüreklerin temiz olmasında
başlar. Başkan adayının değil, tüm yüreklerin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder