19 Ocak 2014 Pazar

NEJAT İŞLER DEMİŞKEN…


Nejat İşler… Şu aralar hastalığın pençesinde yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Birçok kişiyi oyunculuğuyla mest etmiş; Behzat Ç.’deki, Barda filmindeki karakterleriyle kendine hayran bıraktırmış güzel insan.
Yaşam tarzına baktığımda beni oyunculuğundan öte diğer özellikleri mevcut bu güzel insanın. Öyle ya kendisi de sevmezdi pek oyunculuğu, canı sıkılır bahane uydurur ayrılırdı dizilerden. Sanırım kuzenim bahsetmişti zamanında edinmiş olduğu sahaftan. Boş vakitlerinde sahafının başında kitap karıştıran, imzaya, fotoğrafa gelenleri kapı dışarı eden kitap kurdu bir insan olduğundan bahsettiklerinde daha büyük bir karakter olarak kazınmıştı hafızama. Popülerdi fakat popülariteyi pek seven bir havası yok. ‘’Şeyh uçmaz mürid uçurur’’ lafı da gelebilir daha yakından tanıyanların aklına, ben gördüğümü söylüyorum. Haksızlığa karşı duruşu netti her zaman. Klişe olsun diye gezi parkı olaylarına atıf yapmıyorum. Sene 95’te Gazi Mahallesi olaylarında da aynı saflardaydı. Kendisi anlatıyor; Ot dergi sayı:10
Dedim ya oyunculuğundan öte yanları vardı kendine hayran bıraktıran. Edebiyatı sevmekle edebiyatı üretebilmek ayrı bir durumdur, edebiyatı üretmeyi de başarıyordu bu adam. Ot dergide ilk yazısını okuduğumda şaşırmıştım. Diğer ünlü olup da yazmaya çalışanlardan ziyade kelimeleri sağlam adımlarla işliyordu. Kendisini sevdiğimden yahut oyunculuğuna bağlı bir kayırma olabilir içimde diye düşünüyorken ikinci yazısıyla sarstı. Şok etkisi içinde ve muazzam bir hazla merakla bekler oldum yazılarını. Murat Menteş, Hakan Günday, Emrah Serbes, Burak Aksak, Yekta Kopan başta olmak üzere birçok yazarın kim bu ay daha iyi yazmış diye istatistik tutup kendi çapımda puanlama yaparken puanlar uçtu kenara, aklımda tek beklenti oluşmaya başladı… Acaba bu ay da güzel yazacak mı? Yeni dönem yazarlarının edebiyat tarihine damga vuracağına inananlardanım ve bu adamın da bir oyuncudan ziyade edebiyatçı yönüyle tarihte anılacağına inanıyordum. Sıkılmıştı hem İstanbul’dan ve kaçmıştı. Bu fırsatı iyi değerlendirecek ve daha uzun hikayelerle, romanlarla çıkacaktı karşımıza. Ben inandığımı söylüyorum tabii…
Tabii belirli bir müddet ufak bir cemiyet (ot dergi) içinde devam etti bu büyük başarısı. Seviyor, gurur duyuyor ve severek okuyorduk da kimseye ses etmiyorduk popüler kültür tarafından katledilmesin diye…
Ta ki o yazdığı son yazıya kadar… Arkadaşlarla sohbet içinde çok kez takılırdım da gecenin geç vakitlerinde ‘’O değil de adam iyi yazmış…’’ Son yazısı derinden etkileyecek kadar tutarlı ve etkili bir yazıydı fakat popüleriteye bulaşmıştı. Tabii edebi değerlendirme olarak değil ‘’ İLK AŞKINI ANLATTI…’’ Gazetelerde başlığı gördüğümde bir kez daha basından nefret ettim. Derste gizli gizli, göz ayırmadan, nefesimiz kesilerek okuduğumuz yazı ‘’İLK AŞKINI ANLATTI…’’ başlığıyla lekenlenmişti. Öyle ki magazin bölümünde çıkmıştı haber olarak ve büyük resimler altına küçük yazılar halinde. ‘’Magazini batsın adam popüler yazı istemiyor rahat bırakın artık’’ dedirttiler. Kendisi de üzülmüştür büyük ihtimal ya da o karakterine uygun yapısıyla iplememiş gülüp geçmiştir.

‘’…Gözlerimi kapattım, başka bir sayfa numarası söyledim.  Şiir başlığı; ‘’O Sensin!’’di… dünyanın dönüşü için kısa, benim için 75 yılda bir Dünya’nın yakınından geçen Halley kuyruklu yıldızını beklemek kadar uzun bir süre sessiz kalındı. Hala boynuma sarılıp beni öpücüklere boğmamıştı. Gözlerimi yavaşça açıp, cehenneme ilk adımımı attım. ‘’ Senden bi şey istemiyorum, artık biliyorsun işte’’… Bana sarıldı, defterimi geri verdi ve unutamadığım o cümleyi söyledi; ‘’Gurur duydum Nejat, arkadaş olarak kalalım n’olur’’… Ve kalktı, ve uzaklaştı…
Geçen sene Cihangir’de bir kafede dostlarla otururken, arkamdan biri seslendi; ‘’Ooo, Nejat Bey buradaymış, tanımaz şimdi bizi.’’ O’ydu… Arkamı dönmeden adı çıktı ağzımdan. Hala güzeldi. Kocasıyla tanıştırdı. Çocukları varmış, bizimki bi üniversitede öğretim görevlisi olmuş, iyiymiş. Öğrencileri benimle bir zamanlar okul arkadaşı olduğuna inanmıyormuş. Üst kata çıkmak için merdivenlere doğru hamle yaptığında bir an durdu ve dönüp şöyle dedi.
’’ Senin başarılarını görünce gurur duyuyorum arkadaşım.’’ Gülümsedim, belli belirsiz; ‘’Hala mı?’’ diye sordum. Ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi…
26 yıl evvel O’na aşıkken  boyum 1.80, kilom 70’ti… Hala öyle…
Bazı şeyler değişmiyor…’’
Nejat İŞLER, Ot Dergi, Sayı:11
Kendisi şu an yaşam mücadelesi veriyor. Birçok insan bir oyuncu kaybetmekten korkuyor. Halbuki bir oyuncu, edebiyatçı, dürüst bir kişilik ve en önemlisi değerli bir ‘’İNSAN’’ kaybediyoruz. Belli ki önceki yazısında yazdığı gibi Tuncel Kurtiz’in ölümünü sindiremedi ve onu özlüyor. Tuncel abi bekler orada güzel insanlar da var. Ama senin biraz daha kalman gerekiyor, görevlerin var daha. Savunulacak adalet, kavgası edilecek onurlu mücadeleler, yazılacak hikayeler ve kitaplar var. Yarım bırakmayı seversin bazı şeylerin tadı kaçınca. Ama edebiyatla hak kavgasının tadı kaçmaz be abi. Sen yine gitme;  yoksa ilk yüreklerimiz, ardından Ot Dergi sonrasında Türk edebiyatı eksik kalacak…
 Dualarımız seninle güzel insan…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder