Nejat
İşler… Şu aralar hastalığın pençesinde yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Birçok
kişiyi oyunculuğuyla mest etmiş; Behzat Ç.’deki, Barda filmindeki
karakterleriyle kendine hayran bıraktırmış güzel insan.
Yaşam
tarzına baktığımda beni oyunculuğundan öte diğer özellikleri mevcut bu güzel
insanın. Öyle ya kendisi de sevmezdi pek oyunculuğu, canı sıkılır bahane
uydurur ayrılırdı dizilerden. Sanırım kuzenim bahsetmişti zamanında edinmiş
olduğu sahaftan. Boş vakitlerinde sahafının başında kitap karıştıran, imzaya,
fotoğrafa gelenleri kapı dışarı eden kitap kurdu bir insan olduğundan
bahsettiklerinde daha büyük bir karakter olarak kazınmıştı hafızama. Popülerdi fakat
popülariteyi pek seven bir havası yok. ‘’Şeyh uçmaz mürid uçurur’’ lafı da gelebilir
daha yakından tanıyanların aklına, ben gördüğümü söylüyorum. Haksızlığa karşı
duruşu netti her zaman. Klişe olsun diye gezi parkı olaylarına atıf yapmıyorum.
Sene 95’te Gazi Mahallesi olaylarında da aynı saflardaydı. Kendisi anlatıyor;
Ot dergi sayı:10
Dedim
ya oyunculuğundan öte yanları vardı kendine hayran bıraktıran. Edebiyatı sevmekle
edebiyatı üretebilmek ayrı bir durumdur, edebiyatı üretmeyi de başarıyordu bu
adam. Ot dergide ilk yazısını okuduğumda şaşırmıştım. Diğer ünlü olup da yazmaya
çalışanlardan ziyade kelimeleri sağlam adımlarla işliyordu. Kendisini sevdiğimden
yahut oyunculuğuna bağlı bir kayırma olabilir içimde diye düşünüyorken ikinci
yazısıyla sarstı. Şok etkisi içinde ve muazzam bir hazla merakla bekler oldum
yazılarını. Murat Menteş, Hakan Günday, Emrah Serbes, Burak Aksak, Yekta Kopan
başta olmak üzere birçok yazarın kim bu ay daha iyi yazmış diye istatistik
tutup kendi çapımda puanlama yaparken puanlar uçtu kenara, aklımda tek beklenti
oluşmaya başladı… Acaba bu ay da güzel yazacak mı? Yeni dönem yazarlarının
edebiyat tarihine damga vuracağına inananlardanım ve bu adamın da bir oyuncudan
ziyade edebiyatçı yönüyle tarihte anılacağına inanıyordum. Sıkılmıştı hem
İstanbul’dan ve kaçmıştı. Bu fırsatı iyi değerlendirecek ve daha uzun
hikayelerle, romanlarla çıkacaktı karşımıza. Ben inandığımı söylüyorum tabii…
Tabii
belirli bir müddet ufak bir cemiyet (ot dergi) içinde devam etti bu büyük
başarısı. Seviyor, gurur duyuyor ve severek okuyorduk da kimseye ses etmiyorduk
popüler kültür tarafından katledilmesin diye…
Ta
ki o yazdığı son yazıya kadar… Arkadaşlarla sohbet içinde çok kez takılırdım da
gecenin geç vakitlerinde ‘’O değil de adam iyi yazmış…’’ Son yazısı derinden
etkileyecek kadar tutarlı ve etkili bir yazıydı fakat popüleriteye bulaşmıştı. Tabii
edebi değerlendirme olarak değil ‘’ İLK AŞKINI ANLATTI…’’ Gazetelerde başlığı
gördüğümde bir kez daha basından nefret ettim. Derste gizli gizli, göz
ayırmadan, nefesimiz kesilerek okuduğumuz yazı ‘’İLK AŞKINI ANLATTI…’’
başlığıyla lekenlenmişti. Öyle ki magazin bölümünde çıkmıştı haber olarak ve
büyük resimler altına küçük yazılar halinde. ‘’Magazini batsın adam popüler
yazı istemiyor rahat bırakın artık’’ dedirttiler. Kendisi de üzülmüştür büyük
ihtimal ya da o karakterine uygun yapısıyla iplememiş gülüp geçmiştir.
‘’…Gözlerimi
kapattım, başka bir sayfa numarası söyledim.
Şiir başlığı; ‘’O Sensin!’’di… dünyanın dönüşü için kısa, benim için 75
yılda bir Dünya’nın yakınından geçen Halley kuyruklu yıldızını beklemek kadar
uzun bir süre sessiz kalındı. Hala boynuma sarılıp beni öpücüklere boğmamıştı. Gözlerimi
yavaşça açıp, cehenneme ilk adımımı attım. ‘’ Senden bi şey istemiyorum, artık
biliyorsun işte’’… Bana sarıldı, defterimi geri verdi ve unutamadığım o cümleyi
söyledi; ‘’Gurur duydum Nejat, arkadaş olarak kalalım n’olur’’… Ve kalktı, ve
uzaklaştı…
…
Geçen
sene Cihangir’de bir kafede dostlarla otururken, arkamdan biri seslendi; ‘’Ooo,
Nejat Bey buradaymış, tanımaz şimdi bizi.’’ O’ydu… Arkamı dönmeden adı çıktı
ağzımdan. Hala güzeldi. Kocasıyla tanıştırdı. Çocukları varmış, bizimki bi
üniversitede öğretim görevlisi olmuş, iyiymiş. Öğrencileri benimle bir zamanlar
okul arkadaşı olduğuna inanmıyormuş. Üst kata çıkmak için merdivenlere doğru
hamle yaptığında bir an durdu ve dönüp şöyle dedi.
’’
Senin başarılarını görünce gurur duyuyorum arkadaşım.’’ Gülümsedim, belli
belirsiz; ‘’Hala mı?’’ diye sordum. Ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi…
26
yıl evvel O’na aşıkken boyum 1.80, kilom
70’ti… Hala öyle…
Bazı
şeyler değişmiyor…’’
Nejat
İŞLER, Ot Dergi, Sayı:11
Kendisi
şu an yaşam mücadelesi veriyor. Birçok insan bir oyuncu kaybetmekten korkuyor. Halbuki
bir oyuncu, edebiyatçı, dürüst bir kişilik ve en önemlisi değerli bir ‘’İNSAN’’
kaybediyoruz. Belli ki önceki yazısında yazdığı gibi Tuncel Kurtiz’in ölümünü
sindiremedi ve onu özlüyor. Tuncel abi bekler orada güzel insanlar da var. Ama senin
biraz daha kalman gerekiyor, görevlerin var daha. Savunulacak adalet, kavgası
edilecek onurlu mücadeleler, yazılacak hikayeler ve kitaplar var. Yarım bırakmayı
seversin bazı şeylerin tadı kaçınca. Ama edebiyatla hak kavgasının tadı kaçmaz
be abi. Sen yine gitme; yoksa ilk
yüreklerimiz, ardından Ot Dergi sonrasında Türk edebiyatı eksik kalacak…
Dualarımız seninle güzel insan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder