28 Haziran 2015 Pazar

HİÇ SES

‘’Sen mi geldin?’’
‘’Ben tabii ya. Birini mi bekliyordun?’’
‘’Yok ya, ne beklemesi. Kim bilir zaten buranın yolunu senden başka?’’
‘’Ee herkes gittiğinde ben gelirim böyle hatırlanmak daha gururlu olurdu.’’
‘’Üzülme. Kırmak için söylememiştim. Ben de seni düşünmüştüm bir an. Öyle pat diye gelince gaflete düştüm.’’
‘’Biliyorum’’
‘’O da doğru. Benimki de laf işte’’
‘’Konuşmuyorsun?’’
‘’Gerek var mı?’’
‘’Ne bileyim konuşursun diye düşünmüştüm. Ne kadar sakin değil mi ortalık? Kelebek kanat çırpsa pırpır sesi çıkar sanki’’
‘’Öyle. Her savaştan sonra öyle değil mi sanki? Kapanış; sessiz, sakin, duru bir karanlık.’’
‘’Ne yapıyorsun sen? Dinlemiyorsun beni.’’
‘’Gökyüzüne bakıyorum. Ay parlıyor. Baksana nasıl yara almış yüzeyi. Taş değil mi yüzeyi? Ne güzel parlıyor.’’
‘’Dağıtma konuyu. Hem arka yüzeyine bakacaksın yaralı yüzey görmek istiyorsan. Merak ettin mi hiç?’’
‘’Harbiden öyle mi? Aaaa bak benim de aklımı karıştırdın. Nasıl hissediyorsun?’’
‘’Cevap vermeyeceksen gideyim ben.’’
‘’Bi dur Allah aşkına. Düşünüyorum ne desem bilemedim.’’
‘’Biliyorum.’’
‘’Bilmiyorum çok tantanalıydı. Konuşmadık hiç seninle o zamanları. Sürekli savaş halindeydim. Sürekli coşku, sevinç, savaş. Hepsini bir yaşadım. Durmadı hiçbir şey şu anki gibi. Hep bir devinim vardı. Bilmiyorum inan. Öyle değildim ki ben. Yani sese, kargaşaya, gün yüzüne bulaşmazdım hiç. Sessiz diye gece yaşardım. Laf anlatmazdım hiç öyle uzun uzun. Anlaşılmayınca bozulmazdım ya da yaralayıp yara almazdım.’’
‘’Bir daha böyle kırılmazdım diyordum ne bileyim. Daha aklı başında olurdum. Dert etmezdim, ezberim vardı bir kere. Bozmazdım onu diye düşünmüştüm. Defterde ne yazıyorsa oydu. Basit kurallar vardı ve ona göre yaşardım. Yalnız da kalmazdım hem. Hani büyümüştüm de aklımı da başına devşirmiştim. Basit kuralları uygulayıp yüreğimi nadastan kurtaracaktım. Enkazı kim kaldırdıysa yeni binayı ona diktirecektim. Yalnız bırakmayacaktım mesela ya da derdine ortak olacaktım. Çaresizken sarılacaktım, sorununa çözüm arayacaktım. Ellerinden tutup göğe kaldıracaktım. Topladığı yıldızlarla saçlarına taç yapacaktım. Biliyorsun hayal gücüm geniştir. Düşünmekle sınırı yok hayallerin. Bir masal kahramanı yapacaktım belki. Ağzının üstüne gülen yüz çizecektim belki ya da şiirlerde şarkılarda saklayacaktım. Nerde o şarkı çalsa onu hatırlayacaktım. O parfümün kokusunu alınca o gelecekti hemen mutlu olacaktım. Belki çocuksu hayaller kurup gelecek hesapları yapacaktım. Bu sefer farklı diyordum hem bu sefer farklı. Ben farklıyım diyordum artık. Anlayışlıyım diyordum. Bu kadın güldürür diyordum, öyle tebessüm değil kucak dolusu güldürür, arsız kahkahalar attırır diyordum. Ben de onu derdinden sıkıntısından arındırırdım. Liken gibi ortaklaşa faydayla yaşam sürdürür gideriz belki  diyordum en kötü ihtimalle. Kadın diyordum. Her şeyi sildiren, beni tekrar dünyaya getiren, büyütüp besleyen kadındı diyordum. Seviyordum, se..’’
‘’ee’’
‘’Kesme lafımı. Biliyorum öyle kolay da değil dağınık cümleleri bir çırpıda anlamak. Her şeyi söylüyordum aklımdan geçen. Hiç düşünmeden ve durmadan koşuyordum. Yoğun bir savaş içinde gibiydim. Kendimle onunla ve hayatla. Acımıyordu hiçbir yanım. Adrenalinden hissetmiyordum. Devinim içinde acı çeksem de yaşadığımı hissediyordum. Bütün zihin yapım o nokta üzerineydi. Elimden tuttu, beni ancak o kurtarır diyordum.’’
‘’Olmadı tabii.’’
‘’Kesme sözümü lütfen. Evet olmadı çünk..’’
‘’Neden olmadı?’’
‘’Olmadı işte. Fikirlerimiz tutmadı. Yaşam standartlarımız, algılarımız, anlayışlarımız tutm..’’
‘’Yalan söylüyorsun’’
‘’Nerden çıkarıyorsun? Hem bir dakika sen bunların hepsini zaten biliyorsun tekrar tekrar neden bana soruyorsun?’’
‘’Böyle daha zevkli oluyor. Farkına varıyorsun işte. Evet kurtarır diye dediğin kadın birebir sen çıktın. Spesifik tüm sakat ve sağlıklı noktalarıyla sen çıktın. Melankolisiyle, gürültüsüyle, heyecanıyla ve bıkkınlığıyla ta taaaa sevgilimiz sevgisinde kendisini buldu. ’’
‘’Saçmalama! Ben de saçmalamayayım. Saçmalıyorum bence. Keser misin komik duruma düşürüyorsun.’’
‘’Komik değil bence. Bu kadar saçmalama arasında doğruları da bulup çıkarıyorsun devam et derim.’’
‘’Etmiyorsun, peki. Peki şunu söyle ne oldu? Yani her şey bitince ne oldu?’’
‘’Sakinlik. Yani at üstünde koşmuyor dünya artık. Belki kaplumbağa kabuğunda devam ediyor. Sesleri net ayırt edebiliyorum. Kafamın içinden geçenler artık daha durağan. Hissetmiyorum mesela. Kızmıyorum, sinirlenmiyorum. İşin doğasından başka bir şey düşünmüyorum. Anlatamadım ama sen anlıyorsun zaten. Yaptıklarımı düşünüyorum sadece. Öyle sinir harbinde ya da pişman olarak değil. Bilim adamı titizliğinde ve robot ruhsuzluğunda tahlil ediyorum. Kurtarma gibi de bir niyetim yok ne kendimi ne de çevremdekileri. Sadece durum tespiti yapıyorum. Hiç olmasaydı demiyorum. Tekrar olsaydı?, bilmiyorum. Tekrar ya da başkasıyla nasıl olur tahayyül edemiyorum. Tekrar olur mu? Sanmıyorum. Aslında tek bir şey biliyorum şu an.’’
‘’Dur söyleme aman. Şunu söylesene, ben kimim? Aslında biliyorsun. Sesli söyle yankılansın.’’
‘’Sana senden yakınım biliyorsun. Bir isim de koymadın ama adımı biliyorsun. Yazdıklarında, çizdiklerinde, şu an anlattıklarında hepsinde var. Ve ben de senin gibi düşünüyorum. Senin gibi yaşıyor, senin gibi hissediyorum ve seninle ilk defa bu kadar yakınız.’’
‘’Ee hadi söyle ama. Cesaret biraz lütfen. Hadi tamam istediğin gibi de hitap edip tanımlayabilirsin.’’
‘’……..Sevgilim?’’
‘’Ben geldim yine. Kopamıyor demi düşüncelerimiz?’’
‘’Oyun oynuyorsun demi bana. Sen değilsin. Yok sensin, o değil. Sensin değil mi?’’
‘’İç sessin, öylece iç ses. Başka biri değil. Başka biri olsa bu kadar müşterek düşünemeyiz.’’
‘’Ne kadar sakin değil mi dünya. Bak bir yarasa geçti, hiç sesi çıkmıyor. Bitmiş midir savaş bir gidip baksak mı?’’
‘’Sevgilim?’’
‘’Hı?’’
‘’Sessizlik güzel böyle ne dersin?
‘’Bilmiyorum. Sessiz ol hissederiz birazdan.’’
‘’Hayatım’’
‘’Hı?’’
‘’Büyüdük mü canısı?’’
‘’Büyüdük cancağızım…’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder